SİSTEM
2 GHz işlemci, 512 MB RAM, 1 GB boş disk alanı, 128 MB GeForce 6600 veya ATI 9700 ekran kartı
Neden geldim İstanbul'a?
Geçtiğimiz yıl vizyona giren Death Race isimli filmde, özgürlüklerine kavuşmak için mahkumlar birbirleriyle savaşmak zorunda kalıyordu. Her biri çeşitli silahlarla çevrili araçları kullanarak birbirlerini öldürmeye çalışmalarını izlemiştik. Sky Fallen firması Deat Track Resurrection da, bu temaya benzer bir konuyu uyguluyor.
Günümüzden yıllar sonraki bir dönemde, dünya şimdi olduğundan çok daha kötü bir hal almıştır. Yaşanılası mekanlar azalmış, elde kalanlar da büyük tahribatlara uğramıştır. Arka planda patlamaların, yıkımların eksik olmadığı yarış alanlarında, rakiplerimizi sadece geçmek için değil, ayrıca onları yok etmek için mücadele etmemiz gerekiyor. Yapımda, kariyer, turnuva ve drag modları mevcut. New York, Paris, Londra ve Vatikan gibi şehirlerde yarışabiliyoruz. Hatta İstanbul bile var! Şehir, yani üzerinde yarıştığımız bölgelerin tasarımlarının, gerçekleriyle bir alakası yok. Farklı ve yaşam belirtisinden yoksun olarak tasfir edilmiş. Oyuna başlarken, yapımda İstanbul un da olduğunu öğrendiğimde, kafamda doğal olarak ayrı bir merak uyandırmıştı. Yarışları hızlıca bitirip bir an önce İstanbul a ayak basmak ve buradaki kaotik ortamı görmek için sabırsızlanmıştım. Bölümün başlangıç tanıtımında yer alan boğaz köprüsünden geçemiyoruz, sadece görmekle yetiniyoruz. Üstelik, bildiğimiz boğaz köprüsü bu değil. Etrafta yıkık köprüler ve camilerden başka bir yapı da olmadığı için, denilebilir ki İstanbul, maalesef oyunda sadece bir isim olarak yer alıyor.
"Death Track: Resurrection'daki pistler içinde, İstanbul post-apokaliptik haliyle yer alıyor."
Hız ihtiyacı
Her bölümde yer alan, yıkılabilir bölgeler, rampalar ve ekstra yollar sayesinde tansiyonu yüksek mücadelelere tanık oluyoruz. Her araç, önünde yer alan araca ateş ediyor, önünü kesebileceği barikatlar hazırlıyor ve bagaj kısmından yola mayın bırakarak, arkasından gelen araçları yok etmeyi planlıyor. Tabii ki biz de yapabiliyoruz. Patlayan araçlar, kısa süre sonra yarışa geri dönüyor. Yol üzerinden alabileceğimiz cephane, sağlık ve hız gibi logolar sayesinde, aracımızın hasarını onarabiliyor, boşalan silahlarımızı doldurabiliyor ve biten nos seviyemizi tekrar yükseltebiliyoruz. Yarışlarda elde edeceğimiz başarılar, sonrasında aracımızda modifiye yapabilmemize, yeni silah entegre edebilmemize imkan tanıyor.
"Oyun içi grafikler genel olarak bekleneni veremiyor."
Son virajlar
Senaryo modunu bir kenara bırakıp turnuva moduna geçtiğimizde, bizi 3 başlık karşılıyor; Asya, Avrupa ve Amerika turnuvaları. Her başlık altında, o coğrafyalara ait şehirler yer alıyor (Senaryo modundaki haritalarla aynı). Drag modunda ise, NFS de yapığımız gibi, hızlı vites atarak yarışı kazanmaya çalışıyoruz. Yapımın galeri başlığında da, oyunda yer alan bölümlere ait sanat tasarımları yer alıyor.
Death Track, kendisine eğlence anlamında bakıldığında başarılı bir yapım. Teknik anlamda ise, grafiksel olarak pek parlak şeyler söylenemez. Oynanış esnasında yaşanan çarpışmalar ve birkaç efekt, göze hoş geliyor. Mücadele anları, arka planda eklenen hareketli müziklerle daha eğlenceli bir kıvama getirilmiş. Eğer yeni bir yarış deneyimi yaşamak istiyorsanız, Death Track i deneyebilirsiniz ama yüksek beklentileriniz olmasın.
16 Mayıs 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder