18 Eylül 2009 Cuma

PES 2010


İstediğiniz kadar çok oyun oynayın. İsterseniz yüzyıllardır oyun oynuyor olun. Hatta oyunla doğmuş onla büyümüş olun. Biliyor musunuz hiç fark etmiyor. Yeni bir oyunu ilk göreceğiniz ve ilk oynayacağınız andaki heyecan asla gitmiyor. O duyguyu hiçbir zaman kaybetmiyorsunuz. Yaşınız 14 veya 44 olsun. Türk veya Japon olun. İster oyun dünyasının profosyonellerinden olun ister amatör kısmından. Zaman mekan fark etmiyor. Yine içiniz titriyor. Yine gözleriniz parlıyor. Yine yüzünüzde belli belirsiz bir gülümseme oturuyor. Yine ne diyeceğinizi bilemiyorsunuz. İşte ben, Maradona (murat özdarıcı) ve Atillasa (Atilla sadık) fatih beyin evinde ilk pes 2010 yazısını gördüğümüzde yine bu duyguları yaşadık emin olun. Sonunda çok şey beklediğimiz, artık bize pes oynatsın dediğimz pes 2010 karşımızdaydı.Aslında şu anda diyeceklerimi biliyorum ama nasıl diyeceğimi bilmiyorum. Çünkü her ne kadar pes 2009’da çok büyük hayal kırıklığına uğramış olsam da yeni bir pes beni her zaman heyecanlandırıyor. Ve inanın bu sefer bu heyecan yersiz değil. pes birazcık da olsa sanki geri dönüyor… Hadi hepimiz itiraf edelim. Pes 2009 kötü bir oyundu. En azından eski peslere göre çok fazla eksiği vardı diyebiliriz. Çoğumuz mecburiyetten oynadık. Online kısmına bilerek katlandık. Ve biliyorumki çoğu kişi “bu sene son şansı pes’in” diyor. Ve beklide öyle olacak. Bakalım bu şansı ne kadar değerlendirmiş konami. Öncelikle aral ithalattan fatih bey’e büyük fedakarlığı için sonsuz teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Gerçekten verdiği sözü tutmak adına kendi fedkarlık yaptı ve bizi bir oyun mabedi olarak adlandırabileceğimiz evinde ağırladı. Tekrar sonsuz teşekkürler. Kapıdan içeri girdiğimizde gözlerimiz ekrandaydı elbette. Ve beklediğimiz şeyde ekrandaydı. Fatih bey pes 2010 oynuyordu (vay beee dediğinizi duyar gibiyim) biraz hızlı bir giriş yapmıştık belki ama memnunduk halimizden. Bizde hızlıca giriş yapalım oyunumuza. İlk gördüğümüz şey olan menülere değinelim. Artık çok daha komplike ve ayrıntılı tasarlanmış menülerimiz var. Özellikle son 2 oyundaki menü ve kullanım faciasından sonra bu seneki menüler bir çok oyuncuyu tatmin edeceği görüşündeyim. Aslında konaminin pes için her sene yeni bir menü tasarlamak yerine bir menü sistemi bulup onun üzerinden gitmesinden yanayım. Ama onlar ısrarla yeni şeyler deniyorlar. Bu bir açıdan iyi bir açıdan kötü oluyor. Bu sene iyi kısmındayız siyebilirim. Menüler görsel olarak çok güzel ve kullanım açısından alışmak biraz zor olsada aslında çok kullanışlı. Hemen klasik olarak Galatasaray-fenerbahçe maçı ile başlıyoruz oynumuza. Maalesef takımlarımızın güncel formaları yoktu bu versiyonda. Ve yine maalesef bazı oyuncular kadroda eksikti. Örneğin galatasarayda elano fenerbahçede lugano yoktu.Ama oynadığımız versiyon %80-90 gibi olduğu için umuyoruz bu formalar ve kadrolar full oyunda olacaktır. Hemen her pes-sever’in vazgeçilmezi olan taktik ekrana giriyoruz. Yine çok değişmiş bir taktik ekran var. Artık üstüne geldiğiniz oyuncunun bilgileri direkt olarak gözükmüyor. R1-L1 tuşları ile oyuncuların güçlerini görebiliyoruz. Oda şöyle olmakta mesela ilk 11’i gördüğünüz ekranı düşünün. Arda’nın üzerine geldiniz. R1 tuşuna bastığınızda ilk 11’in yazdığı ekran yerine ardanın resmi ve özellikleri gelmekte. Buradaki en güzel ayrıntı şu olmuş. Örneğin ardayı seçtiniz ve başka bir adamın yani mesela baros’un üzerine geldiniz. R1’e bastığınızda 2 oyuncununda özellikleri yan yana geliyor ekrana ve bir çeşit compare menüsü oluşuyor.Ardanın ismi en üste geçiyor. Ve bir altında bir isim hanesi daha açılıyor ordada baros duruyor. Siz buradan yine geri gelmeden oyuncu değiştirerek ardayı istediğiniz kişi ile hızlıca karşılaştırabiliyorsunuz. Bu inanılmaz kolaylaştırmış taktik ekranı ve hızlandırmış. Aslında dediğim gibi menülerin tamamı ilk başta biraz karışık gelsede aslında çok kullanışlı ve detaylı. Fifa’nın geçen sene yaptığını bu sene yapan pes formation ekranının en altına strateji menüsünü koymuş. Buradan yüzdelik dilimler halinde takımınızın taktiğini belirliyebiliyorsunuz. 6 ayrı seçenek var burada ve tek bir sayı artışı bile oyuna inanılmaz yansımakta.(en azından benim yaptığım taktiklerde bunu görebildim) örneğin oyuncuların destek mesafesini (support distance) çok açarsanız çok fazla geniş alanlar bulabiliyorsunuz ama aynı zamanda rakibede çok fazla geniş alanlar bırakıyorsunuz (ben bıraktım ordan biliyorum) bu seçenekler özellikle online kapışmalarda ve turnuvalarda iyi oyuncu-kötü oyuncu farkını belirlemede çok fazla etken olacaktır diye düünüyorum. Çünkü birazdan bahsedeceğimiz oyun yapısıda buna göre değişmiş durumda. Ama oraya geleceğiz. Henüz taktik ekranda bir-iki şeyden daha bahsetmeliyiz. Benim en çok eleştirdiğim player card olayına gelelim. Bu bize fuarlarda öyle bir yansıtıldı ki herkes bu player card’ların oyunda çok fazla belirleyici etkisi olacağını düşündü. Örneğin ben bunun gerçekçiliği öldüreceği kanaatindeydim. Halbuki player card değimiz sistem pes 2009’da ve önceki serilerde bulunan yıldız sistemi ile aynı. Sadece birazda geliştirilmiş. Şöyleki örneğin messinin dripling yıldızı vardı 2009’da. 2010’da dripling kartı var. Ve siz bu kar üzerinde dripling’i ne şekilde yapacağını (attack minded-defence minded) seçebiliyorsunuz. Tek farkı bu gibi göründü ilk etapta. Ancak iyi kullanılması durumda yine çok fazla etkili olabileceğini düşünüyorum. Çünkü oyuncu overall’larında direk etkisi oluyor bu durumun. Oyuncu overall’ları demişken bir yenilikten daha bahsedelim. Fifa’da olan bir şey yine ama çok daha fazla değişmiş. Şöyleki örnğin andre dos santos lm olarak geçiyor oyunda ve overall’ı 80. dos santos’u mesela forvete aldığınızda overall’ı düşmekte pes’de bir ilk olarak. Fifadan farkı ise şu fifada bu düşüşler 5-10 overall puanı ile olmaktayken pes’de bu puan aralığı 5-40 arası bile olabiliyor. (mesela dos santos cm’de 46’ya düşüyor) ancak bu düşüş sadece overall puanında etkili. Oyuncunun özellikleri düşmüyor. Let the game begin Artık oyuna gir diyosunuzdur sizde. Ben daha fazla bekletmeden ve küfür yemeden oyuna geçelim. Daha başlama vuruşu yapılmadan farkı hissediyorsunuz. Pes 2009’u unutun. Bambaşka bir pes karşınızda. İlk olarak şunu söyleyebilirim pes bu sene en iyi grafikli futbol oyunu olacak. Özellikle oyuncu yüzleri tek kelime ile MUHTEŞEM. Her bir oyuncu için uğraşılmış. Karşınızda volkan’ı arda’yı, servet’i, guiza’yı, ronaldo’yu, messi’yi birebir görebiliyorsunuz. İnanılmaz geliştirilmiş grafikler var. Stadlar harika. Çim düzeltilmiş. Kale ağları değiştirilmiş. Ancak atmosfer yine biraz yavan kalıyor. O müthiş hissi bir türlü alamıyorsunuz. Yağmur efekti değiştirilmiş. Artık çok fazla yağdığı hissedilmiyor amaoyuna etkisi çok artmış. Top fiziğini direk değiştiriyor. Kısaca şu ana kadarki en muhteşem grafikli pes karşımızda diyebiliriz. Peki oyuna ne olmuş? Daha düdük çalar çalmaz inanılmaz bir ağırlık hissediyorsunuz. Komple değişmiş bir oyun var. Fizik motoru çok fazla geliştirilmiş ve bir çok animasyon eklenmiş. Oyun’u gerçeğe yaklaştıran ayrıntılar eklenmiş. Örneğin artık topa müdahaleler çok daha fazla hareket seçeneği ile yapılabiliyor. Değişik çalım şekilleri gelmiş oyuna ve bunları kolayca yapabiliyorsunuz. Fake sistemi ağırlaştırılmış ve yeni animasyonlrla desteklenmiş. Fake vermek daha zor ama verdiğinizde buna değiyor. İkili mücadeleler çok geliştirilmiş. Artık fizikli defans oyuncuları müdahaleleri çok daha sert yapıyorlar. Omuzları ile itiyorlar ve rakibin dengesini bozuyorlar. Bu yüzden oyun biraz daha gerçeğe yaklaşmış durumda. Ancak bunu iki ayrı maç ile değerlendirmek gerekiyor. Şöyle ki bir Galatasaray-fenerbahçe maçı ile bir barcelona-real Madrid maçı aynı hızda değil. büyük takımların maçları çok daha hızlı ve akıcı oynanıyor ancak bu pes 2009’daki gibi aşırı hızlı bir oyun değil. çok daha oturaklı ve mantıklı bir oyun var. Bunun yanında en önemli yenilik oynanışta şu. Artık tuşa basma zamanlaması çok önemli. Fifa’nın geçen sene uyguladığı bu sistemi konami pes’ede uygulamış. Yani bir hava topunda doğru zamanda tuşa basmazsanız topu ıskalıyorsunuz. Yada duvar paslarında doğru zamanlamayı tutturamazsanız pasınız iyi olmuyor. Penaltı sistemindede aynı durum söz konusu. Erken tuşa basarsanız kaleciniz erkenden atlıyor mesela. Çok güzel bir sistem olmuş ve oturmuş. Ancak maalesefki bazı problemler devam etmekte. İlk olarak otomatik kayma hala var oyunda. Bu özelliği bir türlü kaldırmadılar. Ve maalesef eskisi kadar sık olmasada hala hızlı adamlar topu aldılarmı 3-4 kişiyi geçerek veya arkalarına takarak gidebiliyorlar. Bu problemi değişik bir şekilde aşmaya çalışmışlar. Atilla’nın deyimi ile sanki defans oyuncuların etrafında bir duvar örülmüş. Top ayağında olan kişi bu duvara önce bir çarpıyor. Ardından topa sahip olabilirse gidebiliyor gibi bir sistem var. Genelde işe yarayan ve fiziki mücadeleyi öne çıkaran bir sistem. Ancak yinede bu atillanın c.ronaldoyla 5 kişiyi geçerek gol atmasını yada benim Henry ile sahayı enine geçmemi engellemiyor. Bunun yanında şutlar’da istenilen düzeyde değil gibi. Top fiziği harika olmasına rağmen şutlar biraz problemli gibi. Evet artık yavaş yavaş anlatılcak şeylerin sonuna geliyoruz. Maalesef görüntü almamıza izin verilmediği için sizlerle resim paylaşamıyoruz. Ancak genel olarak şunu söyleyebiliriz. Pes 2009’dan çok daha farklı gelmekte. Artık o aşırı hızlı ve tek yönde ilerleyen oyun yok. Çok daha oturaklı ve iyi bir oyun geliyor. Ne yazıkki online’ı deneyemiyoruz oyunun deneme sürümü olduğu için ancak artık psn serverları kullanılacağı için online kısmındanda umutluyuz şu aşamada. Yine gerçeğe yakın ve organize ataklar pek yok oyunda ama bununda full oyunda gelişeceğini umuyoruz. En azından şunu söyleyebilirizki videolardan sonra sönen umutlarımız bugünden sonra tekrar yeşermiş durumda. Çok daha iyi bir pes geldiği kesin. Ama rakibi ile mücadelesinin sonucunu hep beraber göreceğiz. Şunu biliyoruzki bu sene dopdolu bir futbol yılı olacak. Geçtik santra’ya bekliyoruz ilk düdüğü…

14 Eylül 2009 Pazartesi

Age of Empires oyun içi video



11 Eylül 2009 Cuma

Age of Empires 3 Oyun tanıtımı

age of 3
Efsane RTS’nin dönüşü

Age of Empires serisinin her oyunu, otoriteler tarafından aldığı ödüllerin haricinde rekor sayıda gerçekleştirdiği satışları ile de adından çok söz ettirmiştir. Bugüne kadar yapılmış Age of Empires oyunlarının 16 milyona yakın sayıda satıldığını ve gerek İnternet üzerinden olsun, gerekse İnternet kafelerde sayısız insanın hâlâ büyük bir zevkle oynadığını düşünürsek, aldığı ödülleri ve şanı gerçekten hak ettiğini anlayabiliriz.

İlk oyunları ile strateji dünyasına bomba gibi düşen Ensemble Studios, bizlere daha evvel hiç görmediğimiz kadar gerçekçi birim animasyonları sunmuşlar, oldukça başarılı olan yapay zekâya sahip düşmanlar karşısında soğuk terler dökmemize neden olmuşlardı. Daha sonra gelen oyunlar ile sürekli grafiksel olarak gelişen oyun, aynı zamanda içerdiği ırklar ve stratejik öğelerin artması ile de daha kapsamlı hale gelmişti. Kişisel olarak en çok beğendiğim Age of Empires II, The Conquerors ek paketi sayesinde oynanabilirliği tavana vurmuştu.

Aradan yıllar geçmesine rağmen MK ofisinde hâlâ boş zamanlarda editörlerin kozlarını paylaştığı en görkemli er meydanı olan ikinci oyunun ardından gelecek yeni yapım pek çok yönden daha iyi olmalıydı. Günümüz grafik teknolojisinin iyiden iyiye artması ile strateji oyunları için en zor karar olan üçüncü boyuta geçilip geçilmemesi için Ensemble Studios hiç düşünmeden oyunlarını üçüncü boyuta taşıyacaklarını açıklamışlardı. Zira en son oyun olan Age of Mythology de üç boyutlu olarak tasarlanmıştı. Her oyun sever gibi bizler de büyük endişe içine girdik. Üçüncü boyuta geçerek oynanabilirliğini sıfıra indiren nice oyun görmüştük bugüne kadar ve Age of Empires gibi efsane bir oyunun oynanabilirliği düşürecek bir karar alması bizi çok üzerdi. Ancak yapımcılar sadece grafikleri değiştireceklerini değil oyun içindeki standart olan pek olguyu da baştan aşağıya yenileyeceklerini hatta yeni özellikler de ekleyeceklerini açıklayınca merakımız iyice arttı.

İlk intiba olumlu oldu

Yaz aylarına girdiğimiz günlerde Age of Empires ile ilgili bilgiler yayılmaya başlandı. İlk olarak birkaç ekran görüntüsü yayınlandı ki hepimizin ağzını açık bırakacak kadar kaliteli grafiklerdi bunlar. Genelde insanlara üzerinde oynama yapılmış resimler olarak gelen bu görüntülerin aslında gerçeği yansıttığı resmi kanaldan duyurulan videolarla kesinleşti. Artık akıllarda yeni bir soru oluşmuştu: “Madem bu kadar kaliteli grafikler sunacak acaba benim sistemimde çalışır mı?”. Tüm bu sorulara en iyi cevabı veren ise yayınlanan ilk oynanabilir demo’su oldu.
Eylül ayının başında yayınlanan resmi demo ile yıllardır beklediğimiz, cevabını aradığımız pek çok soru yanıtlandı. Evet, oyunun grafikleri gerçekten de mükemmele yaklaşır derecede artmıştı. Evet, oynanabilirliğin güzel olan yanları aynen korunurken, pek çok yeni öğe, oyunun her anında stratejik kararlar vermemizi sağlayacak özellikler eklenmişti. Kısa sürede tükettiğimiz demonun tadı damağımızda kalmıştı. Sonunda tarihler Ekim ayının ortasını gösterirken efsanevi RTS oyunu geri döndü. Hem de ne dönüş! Age of Empires III, serinin diğer oyunlarına göre göze ne hoş gelen ve stratejik öğeleri içinde en çok barındıranı olarak karşımızda duruyor.

Sabırsızlığın sonu da selamet midir?
Age of Empires III tam 3 CD’den oluşuyor ve çok uzun olmayan bir yükleme sürecinden sonra daha evvel izlemiş olma ihtimalinizin yüksek olduğu açılış videosu ile bizleri karşılıyor. Dedik ya serinin üçüncü oyunu keşifler üzerine kurulu. İşte video’da da bu konu üzerine yoğunlaşıyor ve Fransızı, İngilizi, İspanyolu “Yeni Dünya” olan Amerika’ya keşfe çıkıyor.
Sonunda karşılaştığımız ana menü eski oyunlara göre biraz daha kapsamlı hale gelmiş. İlk olarak arka planın artık üç boyutlu olduğu dikkatimiz çekiyor. Oyunun bu noktasında alacağımız ekran yenileme hızı ile oyun içinde ne kadar hızlı ya da yavaş oynayacağımızı az çok anlayabiliyoruz. Yaptığımız grafik ayarlarının etkisini hemen oracıkta anlamamıza yardımcı olması bakımından gayet güzel. Menünün ilk seçeneği olan “Learn to Play” sayesinde, eğer Age of Empires oyunu ile ilk defa karşılaşıyorsak bilmemiz gereken her şeyin anlatıldığı alıştırma bölümlerine giriyoruz. Buranın iki alt seçeneğinden “Master the Basics” ile mouse’u nasıl kullanacağımız gibi en basit bilgiler anlatılırken ikinci seçenek olan “Try a Game” ile savaş esnasında nasıl hareket etmemiz gerektiği gibi basit bilgilerin verildiği mini oyuna giriyoruz.

Tek başına Age of Empires keyfi
Single Player moduna giriş yapmak istediğimizde dört adet alt seçenek ile karşılaşıyoruz. Campaign, Skirmish, Custom Senario ve Saved Games. Campaign modu gerçekte oyunun tek kişilik olarak oynanılacak esas olan ve hikayeye dayalı bölümü. Bu seçenek üzerinden gittiğimizde, üç adet ana temadan oluşan uzun hikayeyi oynuyoruz. İlk bölüm, Osmanlılar (Ottomans) tarafından istila edilmekte olan Malta’nın şövalyesi St. John’un hikayesini konu alıyor. Oyunun bu ilk bölümlerinde Türkler’in savaşçı ve zalim görünen tavrı sakın moralinizi bozmasın. İlk bölümlerde görevler gereği fazlasıyla Türk Bayrağı taşıyan bina yok ediyoruz, ancak ilerleyen bölümlerde aslında gerçek düşmanımızın Türkler olmadığını hatta bizi büyük bir ihanetten koruyanlar olduklarını anlıyor ve artık Türkler ile omuz omuza dövüşüyoruz. Diğer bölümlerde sırasıyla Kızılderililerin, daha sonra da Fransızların hikayesini oynamaya devam ediyoruz.

Age of Empires III’ün hikaye modu için söylemek gereken ayrıntılar, genelde entrikalar üzerine kurulu olduğu yönünde. Yani birkaç bölüm geçtikten sonra bile hâlâ kimin dost kimin düşman olduğunu kestiremeyebiliyorsunuz. Aslında hemen her strateji oyununun senaryo kuralı olan en yakın dostun tarafından aldatılma burada da karşımıza çıkıyor, ama tarihin tozlu sayfalarını karıştırdığımızda da farklı bir şey görmeyeceğimizi bilmemiz gerek.
Age of Empires klasiği Skirmish modu

Oynanış konusuna daha detaya ineceğim için şimdilik bu kısmı atlıyor ve Skirmish moduna geçiyorum. Age of Empires oyunlarında her oyuncu önce senaryo görevlerini bitirir ve ardından deliler gibi multiplayer modunda oynamaya başlar. Ancak kimi zaman oynayacak arkadaş bulamadığımızda ya da kendi kendimize alıştırma yapmak istediğimizde en çok başvuracağımız seçenek olan Skirmish modunda kendimize istediğimiz ırkı seçip karşımıza da istediğimiz sayıda ve ırka tabi düşmanları belirleyerek son ayakta kalanın kazandığı oyun moduna giriyoruz. Sadece üretim ve savaştan ibaret olan bu mod belki de en çok varyasyon içerdiğinden ve her defasında farklı olduğundan en çok sevilen seçeneklerden biri.

Custom Senario seçeneği ile daha evvelden editörler aracılığı ile yapılmış haritalarda ve senaryolarda oyun oynayabiliyoruz. Genelde oyunların piyasaya sürülmesinden bir süre sonra büyük ilgi gören bu seçenek ile kendi savaşınızı veya tarihte çok sevdiğiniz bir savaşı önce yaratıp, sonra da oynamanız mümkün. Son olarak Saved Games ile daha evvel senaryo modunda yarım bıraktığımız ve oyunu kaydettiğimiz yerlerden devam ediyoruz.

Diğer seçenekleri kısaca anlatmak gerekirse. Multiplayer modu iki kısma ayrılıyor. Birincisi ES Online ile İnternet üzerinde oyuncularla kapışmak, diğeri ise LAN üzerinden oyuncular ile oynamak oluyor. Help and Tools bölümü oyunun en kapsamlı menüsü. Burada oyunu güncelleyeceğimiz Update, grafik ve ses ayarlarını en ince noktasına kadar düzenleyebildiğimiz “Options”, oyun içindeki tüm birimleri, kişileri, haritaları ve tarihi objeleri tıpkı tarih kitabı gibi anlatan detaylı bir “History”, yeni haritalar ve senaryolar yaratırken içinde kaybolacağımız kadar detaylı “Senario Editor” bölümleri bulunuyor.

Artık oyuna başlasak iyi olacak

Tek kişilik oyunda ilk keşfedilecek kısım olan Campaign modu ile oyuna başlıyoruz. Daha evvel de söylediğim gibi hikâyeye adımımızı attığımız anda Malta adasında Osmanlılar tarafından saldırı altında olan bir orduyu yönetiyoruz. İlk görevimiz genelde strateji oyunlarında basit görevler olduğu düşünülen kale savunması. Yaklaşık onbeş dakika kadar Osmanlılar’ın ataklarını savunmamız gerekiyor. Kolayca altından kalkabiliyoruz.

Asıl önemli olan ve herkesin merakla beklediği konu ise oynanışın nasıl geliştiği. Age of Empires III, demo’sunda keşfettiğimiz gibi daha bu ilk bölümde de grafiksel kalitesi ile hemen oynayanı büyülüyor. Eğer sisteminiz elverir de grafik ayarlarını sonuna kadar açabilirseniz, mükemmele yakın derecede gerçekçi deniz suyu yansımasını, shader tekniği ile son derece gerçekçi olan zemin detaylarını ve gölge efektleri ile görsel şölen yaşayabiliyorsunuz. Eğer sisteminiz yeterince iyi değil de ayarları kısmak zorunda kalırsanız dahi fazla üzülecek bir şey yok. Çünkü oyunun grafik ayarları kapalıyken bile hâlâ serinin en yüksek kalitede grafik sunan versiyonu. Üstelik grafiklerdeki kaplamalar düşük ayarlarda detaysızlaşsa bile savaşlara inanılmaz derece atmosferik etki yaratan yıkılan, parçalanan binalar ve dört bir yana fırlayan moloz parçalarını Havok motorunun gücü ile halen görebiliyorsunuz. Gerçekten savaşları izlemeyi müthiş bir keyfe dönüştürüyor bu sahneler.

Hemen burada oyuna ilk başladığımda çok yakındığım bir konuyu paylaşmak istiyorum. Oyuna ilk başladığımda ekranın yarısını kaplayan alt menü ve sağda solda çıkan açıklamalardan dolayı oyun ekranını neredeyse hiç göremiyordum. Bunun üzerine ekran çözünürlüğünü yükselttim hatta gözümü karartıp çözünürlüğü 1600 x 1200 yaptım, ama halen bir değişiklik olmayınca büyük hayal kırıklığına uğradım. Tek ekranda pek çok birimi görmek ve rahatça kontrol etmek zorunda olduğumuz bir oyunun görülebilir ekranının küçük olması tam beni çileden çıkaracaktı ki, ayarlar kısmında derdime derman olacak birkaç seçenek keşfettim. Eğer grafik ayarları bölümünde alt menüyü minimize eder, kamera mesafesini de en uzağa çekersek bana göre en ideal görüş açısını elde ediyoruz. Tıpkı eski Age of Empires oyunlarında olan açıyı yakalıyoruz.

Kontroller aynen eski oyunlar gibi

Genel oynanış bakımından yeni versiyonun büyük bir değişikliği yok. Birim seçimi, birimlerin görev dağılımı hatta bina yapımı sırasında kullanacağımız klavyedeki kısayol tuşları olmak üzere hepsi eski oyunlar ile bire bir aynı. Sadece kamera kullanımında bir iki seçenek var. Age of Empires III’de mouse’un tekerleği sayesinde kamerayı istediğimiz kadar yakınlaştırıp uzaklaştırabiliyor, Ctrl tuşu ile birlikte klavyenin sağ , sol yön tuşlarına basarak kamera açısını değiştirebiliyoruz. Fakat standart halinde de gayet rahat oynanılabiliyor.

Gelelim oyundaki genel farklılıklara. Değiştirilen ve geliştirilen sayısız özellik olduğundan aklımda kalan her şeyi bir bir açıklamaya çalışacağım. Elbet kaçırdığım bazı konular olacaktır. İlk olarak oyunumuzda artık üç adet kaynağımız var; et, odun ve para. Taş ihtiyacını ortadan kaldırmış durumdayız. Oyunun ana fikri keşif üzerine kurulu olduğundan her bölümde mutlaka haritayı araştırmalıyız. Çünkü haritaların en kuytu köşeleri hazinelerle dolu. Genelde her biri vahşi hayvanlar tarafından korunuyor olduğundan, en az üç dört askerden oluşan keşif grupları yapmalıyız. Diğer yandan oyunun ticaret kısmı iyice arttırılmış. Bulunduğumuz haritalarda sürekli dolaşan Kızılderili ticaret kolonileri var. Eğer bu ticaret yollarını ele geçirirsek sürekli para akışı sağlıyoruz.

Yeni eklenen bir diğer özellik de çevredeki minik kabilelerle ortaklık kurmak. Haritaların sağında solunda genelde bir iki barakadan oluşan kabilelerin yanlarına Trading post denilen birimlerden kurarsak, burada yaşayan kabile üyelerinden askerler üretebiliyoruz. Hatta sadece asker üretmekle kalmayıp bu kabilelerin kendilerine has olan özellikleri de kendi askerlerimize gelişim sağlayarak ekleyebiliyoruz.

Köklü değişiklikler

Ensemble Studios oyuna artık hafiften RPG havası katmak istemiş olacak ki savaşlar esnasında yaptığımız her hareketten deneyim puanı kazanıyoruz. Kimi zaman bir hazineyi ele geçirince, kimi zaman ise esir olan askerlerimiz kurtarınca topladığımız deneyim puanları sayesinde seviye atlıyoruz. Atladığımız seviyeler sonucunda da ana şehrimizden gelecek olan birim veya gelişimlerin neler olacağını belirliyoruz.
Age of Empires III’ün en büyük yeniliği Home City’de gizli. Nedir bu Home City? Her bölümde ilk yaptığınız ve sürekli korumak zorunda olduğunuz ana şehrinizin içinde kendi kendine bir üretim oluşuyor. Biz de düzenli olarak şehrimizi ziyaret edip ihtiyacımız olan askeri birim, gelişim ya da kaynağı sipariş edebiliyoruz. Bu sipariş işinin gerçekleşmesi için ekranın sol tarafında duran bayrağımızı kullanmamız gerekiyor. Biz düşmanları öldürdükçe bu bayrağın altındaki bar doluyor ve her doluşunda bize bir siparişlik hak tanınıyor. Bayrağa basıp şehrin içine girdiğimizde o anda bulunduğumuz çağa göre sipariş seçeneklerine tıklıyoruz. Bu seçenekler, her bölüm sonunda bizim istediklerimiz dahilinde oluşuyor ve genelde oyun sırasında nelere ihtiyaç duyuyorsak o seçenekleri belirlememiz gerekiyor.

Sipariş içerikleri genelde birkaç köylü getirme, yiyecek yardımı alma, birkaç adet askeri birim getirtme ya da mevcut olan birimleri geliştirme gibi özellikler oluyor. Bu seçenekleri atladığımız seviyeler karşılığında alırken, ulaşabileceğimiz en yüksek çağ da önemli rol oynuyor. Son olarak ana şehrimizde yaptığımız özelliklerden biri de binaların görünüşünü değiştirmek. Ana şehrimiz içinde bir sonraki bölümde ihtiyaç duyacağımız objelerin seçimini yaparken istersek şehrin görünüşünü değiştirecek bazı gelişimler yapabiliyor, binaların renklerini değiştirebiliyor, üzerlerine flamalar asabiliyoruz.

Minik değişiklikler

Aklıma gelen diğer minik değişiklerden biri de sur kapıları. Age of Empires oyunlarında düşmanın şehrimize girmemesi için sur örer, kendimizin girip çıkacağı kapılar açardık. Ancak bu kapılardan biz geçerken açık olmasını fırsat bilen düşman da hemen sızarlar ve şehrimize girmiş olurlardı. Bu sefer oyunumuzda sur kapısı açık bile olsa düşman içeri giremiyor. Belki kimisine göre yanlış olduğu düşünülebilir, ancak ben gayet yerinde bir değişiklik olarak görüyorum.

Yiyecek için bol bol yaptığımız tarlaların yerini artık Mill binaları almış durumda. Burada tarım yapılırken birden fazla köylüyü çalıştırabiliyoruz. Eskiden geçilmez olan ağaçlar artık gayet rahat bir şekilde aralarında yürünerek geçilebiliniyor. Gayet mantıklı hale gelmiş olan ağaçlar arasında yürüyebilme özelliği sur yapımının değişmesine de neden olmuş. Ağaçları geçilmez sanıp duvar örersek, gülünç duruma düşmemiz olası.

Artık ürettiğimiz askeri birimler tek tek değil beşerli gruplar halinde çıkabiliyorlar. Böylece askerden bir tane üretirken geçen zamanda beş tane üretmemiz mümkün. Mesela bir asker üretimini üzerine dört defa basarak seçtiğimizi düşünelim. Bu dört asker üretim süreci bittiğinde toplu halde çıkıyorlar. Aynı mantıkla o askerden sekiz adet üretmek için basarsak önce beş tanesi birlikte çıkıyor daha sonra yine aynı süre beklenip üç adet kalan asker orduya katılıyor. Bu noktadan ilerlersek; her birimden beş ve beşin katları şeklinde üretim yapmamız en mantıklısı olanı.

Anlatmakla bitmeyecek

Açık söylemek gerekirse Age of Empires III ile ilgili aklıma gelenleri söylemeye kalksam bu yazı hiç bitmeyecek gibi duruyor. Artık teknik detaylardan bahsetmek istiyorum. Age of Empires III, bana göre bugüne kadar yapılmış en iyi grafikli strateji oyunu. Özellikle ışık, sis ve su efekti ile tavana vuran görsellik, en son sürüm Havok fizik motoru ile süslenen parçacık modelli hasar şekli ile grafiksel olarak son noktaya ulaşmış oluyor. Bir binaya top ile saldırı yaptığınızda her vuruşunuzda binadan birkaç parça kopup etrafa yayılıyor ve son patlaması ile yerle bir oluyor. Askeri birimlerin hareket animasyonları gayet başarılı olduğu gibi patlamalar sonucu sağa sola fırlamaları göze oldukça hoş görünüyor.
Sesler konusunda her zaman iyi iş çıkaran Ensemble Studios bu oyunda da bizi hayal kırıklığına uğratmıyor. Mükemmel seslendirmeler ve gerçeğine son derece yakın ses efektleri ile de kulaklarımıza bayram yaşatıyor. Seslendirmeler serinin diğer oyunları gibi kaliteli. Hemen akla gelen Türk karakterlerin seslendirmeleri ise çok iyi sayılmaz. Aynen ikinci oyunda olduğu gibi “Tamam”, “Hücum”, “Hadi bakalım” gibi sözcüklerden daha öteye gidemiyorlar.

Ses efektleri konusunda ise söyleyecek söz bulamıyorum. Büyük bir deniz muhaberesi esnasında havaya girmek için sesi biraz yükselttiğimde ev halkına savaş filmi izliyormuş intibası verdim ve sesi kısmam için bir ihtar aldım. Seslerin kaliteli ve büyük gümbürtü koparan cinsten olmasının haricinde gerçeğe de çok yakın yönleri var. Mesela bir top ateşlediğimizi var sayalım. Elbette ekran topun ateşlendiği sahneyi gösteriyorsa büyük bir gümbürtü duyuyoruz. Fakat ekran o anda başka bir yeri gösteriyor ise bu sefer çok uzaklardan gelen bir ses olarak duyuyoruz topun patlamasını. Oysaki başka oyunda olsa ekran topu göstermediğinde sesi de duyulmazdı. Age of Empires III’te bu iş çok iyi kotarılmış.

Son olarak bir de sistem gereksiminden bahsedelim. Age of Empires III’ün ReadMe dosyasında belirtilene göre oyunu çalıştıracak en düşük sistemin 1.4 GHz işlemciye, 256 MB RAM’e ve 64 MB’lık DirectX 9.0 destekli ekran kartına sahip olması gerekiyor. Ayrıca oyunun en iyi çalıştığı işletim sisteminin de Windows XP olduğu ayrı bir not olarak ekleniyor. Elbette bu açıklanan sistemin oyunu en düşük grafik ayarlarında çalıştıracağını ve özellikle çok oyunculu modlarda oyuncu sayısı arttıkça sistemin zorlanacağını ve sonunda kilitlenebileceğini göz önünde bulundurmak gerek.

Son sözlere geldiğimizde, uzun süredir dört gözle beklediğimiz oyunlar bir bir piyasaya çıkıyor. Kimisi tahminimizin çok altında kimisi ise çok üstünde oluyor. Açıkçası ben Age of Empires III’ü oynarken ne çok etkilendim, ne de üzüldüm. Serinin bu yeni oyunundan ne bekliyorsam tamamıyla hepsini buldum. Zaten oldukça başarılı olan bir oyunun grafiklerini süsleyip bir iki yenilik ekleyince ister istemek ortaya yine bir klasik çıkıyor. Yani mükemmel olmaya yaklaşmış, strateji çıtasını iyice yukarı taşımış bir oyunun yeni versiyonundan da aynı keyfi aldığınızda söyleyecek fazla bir şey kalmıyor. Eğer strateji oyunlarını seviyorsanız zaten bu oyunu çoktan almış ve bitirmeye çabalıyorsunuzdur. Ancak hayatınızda hiç Age of Empires oynamamış ya da bu tip oyunlardan haz etmiyorsanız kesinlikle bir kere deneyin. İnanın pişman olmayacaksınız.

Yazımı oyundaki en önemli Osmanlı karakteri olan Suleyman the Magnificent (Muhteşem Süleyman’ın) sözleri ile bitirmek istiyorum: “Tamam. Hadi bakalım. Hücuuuuum!”

OSMANLI NOTLARI:

Age of Empires III’te ana hikâyede yan rol oynasa da Osmanlılar pek çok bölümde boy gösteriyor. Osmanlılar’ın zamanında kullandığı pek çok bayrak olmasına rağmen oyuna şu anda ülkemizin bayrağı olan Türk Bayrağı modelini eklemeyi uygun görmüşler. Sanırım yabancı oyuncuların aşina oldukları bu bayrak ile ırkı daha iyi anlamaları için…

İkinci olarak Osmanlılar oyunun başında sanki kötüymüş, işgalciymiş gibi gösterilse de hatta oyun içinde geçen bir cümlede "I am Scothish, and you are Turkey dog!" (Ben İskoç’um sen ise Türk köpeğisin!) dense de daha sonra hikayenin akışı şekillenince aslında Türklerin kötü bir amaç gütmedikleri, hatta İskoçlara yardım ettikleri anlaşılıyor ve o sözü sarf edenler ile omuz omuza dövüşülüyor. Dolayısıyla oyunun başında yapımcılara artan öfkemiz bir nebze azalıyor.

Ana hikayenin son bölümlerinden birinde Osmanlı’nın İstanbul’u işgali sırasında kullanılan devasa toplardan birini kontrol ediyoruz. Denizden geçen her bir gemiyi tek seferde suya gömüyoruz ki bu olay Osmanlı’nın gücünü bir kez daha kanıtlıyor.
IRKLAR:
İspanyollar, hem yer birliklerinde hem de atlı birliklerde oldukça güçlü askeri birimlere sahipler. Ana şehirlerindeki üretim ekonomik yönden onları hep önde tutuyor. İspanyolların askeri birimleri genelde daha ucuz.

İngilizler'in göçmenlere çabuk kucak açması en güçlü ekonomilerden birine sahip olmalarına neden oluyor. Musketeer (Silahşor) ve Hussar (Süvari) birimleri İngilizlerin en büyük gücünü oluşturuyor. İngilizler teknolojik olarak ve denizcilik alanında ön plandalar

Frasızlar'ın ekonomisi yavaş gelişiyor, fakat savaş konusunda gayet güçlüler. Fransızlar ani saldırılar yapabilecek kapasitede değiller, ancak atlı birlikleri olan Cuirassier’ler oyunun en güçlülerinden. Ayrıca Fransızlar Amerikan yerlileri ile oldukça yakınlar.

Portekizliler, oyuna iki adet merkez bina ile başladıklarından en hızlı büyüyen topluluklar. Spyglass (dürbün) özelliği ile düşmanların yerlerini kolayca bulabiliyorlar. Sahip oldukları birimler kendi sınıflarında güçlü sayılırlar, fakat Dragoons ismi verilen atlı birlikler özellikle güçlüler.

Hollandalılar, sınırlı sayıda işçi ve para ile başlıyorlar. Ekonomik olarak dezavantajlı başlamalarını banka yaparak ve para üreterek gideriyorlar. Hollandalıların ekonomisi kendi kendini düzeltip idare ederken defansif olarak da binaları oldukça güçlü.

Almanlar da tıpkı Hollandalılar gibi sınırlı sayıda işçi ile başlıyorlar ve ekonomileri yavaş ilerliyor. Ancak köylü vagonları ve atlı birlikler hazır olarak geliyor. Ayrıca ana şehirlerinden paralı asker de çıkarabiliyorlar.

Ruslar, fazladan kaynak ile oyuna başlıyorlar, ancak daha az sayıda işçileri oluyor. Ruslar aynı zamanda hızlı bir biçimde saldırı yapmaya odaklanmış durumdalar. Birimleri zayıf olmasına rağmen hızlılar ve sayıca üstün olduklarında gayet başarılı savaşlar çıkarıyorlar.

Osmanlılar’ın işçileri otomatik olarak şehre geliyor. Cami inşa ederek ve araştırmalar yaparak halkının üretimini düzenli yapmasını sağlıyorlar. Hem Avrupa hem de Asya’da topraklarının olması neticesinde askeri birimleri de çeşitlilik sağlıyor.

7 Eylül 2009 Pazartesi

A-10 Tank Killer 2: Silent Thunder

Seçili silahı kullanabilmeniz için öncelikle bir hedefe kilitlenmeniz gerekir. Bu gerçekleştiğinde silah kodunun yanında "lock" veya �release� yazar. TAB veya Joystick #4 tuşuna basarak hedefler arasında seçim yapabilirsiniz. Kilitlendiğiniz zaman, ENTER veya Joystick #2 tuşuyla hedefinizi yok edebilirsiniz.

Oyun sırasında Konvensiyonel hedeflere GP bombaları ve FAE ler , sığınak ve karargah gibi hedeflere de NAPalm bombalarıyla saldırın daha etkili olacaktır.

Flare. F tuşu veya Joystick #8 (eğer varsa). A-10 lar ısı takipli roketlere karşı 30 tane flare taşırlar. Oyun sırasında AA veya SAM roket saldırısı uyarısı aldığınız zaman bu Flare lerden ateşleyin, böylece roketler uçak yerine sizin gönderdiğiniz ısı yayan bu aletleri vuracaktır.

Dikkat Bazı görevlerde size bonus hedefler gösterilir, yada kendinize hedef seçmeniz söylenir Fakat bu tip durumlarda bazı yapı ve araçların savaşla ilgisi olmadığı için bunları yok etmeniz puan kaybına veya bütün senaryoyu kaybetmenize yol açabilir.
Oyunda Chaff. C tuşu veya Joystick #5 kullanımı . A-10 lar radarlara karşı savunma olarak chaff kartuşları taşırlar. Eğer A-10 unuza kilitlenen bir radar uyarısı alırsanız bu aleti ateşleyin. Böylelikle radarla ilişkinizi kesecek bir bulut oluşturulur ve size kaçmanız için bir imkan sağlanır.

İşte size bazı cephane isimleri ve seçim tuşları eğer cephaneniz bitmişse HUD ID yazan bölümün yanında NONE yazısı belirecektir.
HUD ID Silah Adı Seçim Tuşu
------- ------------- ------------------ ----------
MAV Maverick Anti-tank roketi [H]
MK84 2000 lb. Mk. 84 GP Bombası [J]
MK82 500 lb. Mk. 82 GP Bombası [E]
ROC Rockeye II Cluster bombası [K]
CBU52 Anti-personel Cluster bombası [R]
CBU58 Anti-personel Cluster bombası [U]
FAE Yakit Hava Patlayıcısı [T]
NAP BLU-27 Napalm [L]
LAU LAU Roket Fırlatıcı [Y]
SID Sidewinder Anti-Hava Aracı roketi [;]

Hedeften 7 kilometre kadar uzaktayken 4 veya 5 e basarak yavaşlayın. Bu size hedefe doğru, düzgün bir şekilde yaklaşmanızı sağlayacak.Bundan sonra uygun silahı seçebilirsiniz:

Tanklar için : MAVerick, ROCkeye, veya Avenger
Hafif Araçlar için : Sidewinder hariç herşey.
Düşman Üsleri için : Zırhlılara ROCkeye, hafiflere CBUları veya iron bombalarını kullanın.
Hangarlar, İnmiş Hava Araçları için : FAEler veya cluster bombaları.
Hava Araçları için : SIDewinderlar, veya Avenger.
Yapılar için : Küçük hedeflere Mk 82, daha büyüklerine Mk 84ler ve FAEleri kullanın. Sığınak ve diğer sağlam yapılara da NAPalm kullanın.
Related Posts with Thumbnails

---


blog directoryMadeInTurkiye.Net | Toplist